Henüz on yedimin baharında bir tomurcuktum
Kelimenin tam anlamıyla delik anlı
Ama anacığımın gözünde bir çocuktum
Küçük şirin bir köyümüz
Köyümüz gibi iki katlı ahşap bir evimiz vardı
Daha davamız yoktu ama davarımız
Birde hıdır isminde komşumuz vardı
İsmi hıdır’ dı
Ama bizim dilimizde Hıdır babamızdı
Yaşı belki hazana merdiven dayasa da
Yüreği hala bizimle aynı yaşıttı
Güneş batıp ta davarı saldık mıydı ağıla
Buluşma noktamız Hıdır babamızdı
Büyük adam lafları eder
Yaşadığı tecrübeleri anlatırdı
Kulak kesilirdik, dinlerdik nefessiz
Sonra bizim sıkıldığımızı düşünüp
Pehlivan edasıyla bizimle güreş tutardı
Yorulunca tabakasından bir cigara sarıp;
“ Hey gidinin gençliği ” diye hayıflardı
İhtiyarlık işte atsan atılmaz satsan satılmaz
Hani haksızda sayılmazdı
Sonra büyük şehre göçtük
Gurbeti vatan, vatanı gurbet edindik
Davarımız yoktu artık ama
Uğrunda ölecek bir davamız vardı
Bir davamız, bir de belimizde silahımız