Yıl bin dokuz yüz yetmiş dokuz
Mevsim hazan, aylardan Kasım
Amca oğlu Hasan, ben birde deli Kazım
Biz üç çocukluk arkadaşı, can yoldaşı
Oyun yaşını hiç yaşamadık
İlk oyuncağımız bir yediatmışbeş
Henüz bıyıklarımız yeni terlemiş
Hatta Hasan’ın yaşı henüz on beş
Buğday çuvallarından çıkmazsa Maltepe
Ağzımızda birer Bafra sigarası
Yüreğimizde leke olmasa bile
Üzerimiz tütün, silahımız barut kokar
Bir bisikletimiz yoktu
Hiç olmadı oyuncakta olsa arabamız
Tek sermayemiz davamız! Birde silahımız
Biz üç çocukluk arkadaşı, can yoldaşı
Gündüz çalışır, geceleri sırtlan avına çıkardık
Sabahçı kahvelerinde çay içer simit yerdik
Her gece kadastro memuru gibi
Sokakları baştan başa ölçerdik
Sokak aralarında hiç tanımadığımız
İnsanları acımadan döverdik
Gündüz okula yokluğumuzu aratmamak
Birde meydanı boş bırakmamak için giderdik
Sıralara siyasi resimler çizerdik
Kantin duvarlarına afişler asardık
Kendi aramızda fakirlik edebiyatı yapar
Aslında hep burjuva yaşardık
Biz üç çocukluk arkadaşı, can yoldaşı
Vardı elbet bizimde evimiz, sevdiklerimiz
Her karanlık gecede merakla bekleyenlerimiz
Birde bizimle aynı sokakları paylaşan
Ekip otolarında sabahlayan polisler
Kör karanlıklarda kurduğumuz düşlerimiz vardı
Dedim ya bizimde yüreğimiz vardı lekesiz
Hayatın tüm acımasızlığına ve çirkefine inat
Gök kuşağının rengiyle bezediğimiz düşlerimiz
Geleceğe dair kusursuz görünen planlarımız vardı
Üzerine bilgiler bezenen
Arka sayfalarına sevda şiirleri yazılan
İlk sayfasına kalp çizilen defterimiz yoktu
Ama üzerine rumuzlar yazdığımız
Hatta eksik dama taşlarına koyduğumuz
Bir de yedek şarjöre koyduğumuz mermilerimiz vardı
Biz üç çocukluk arkadaşı, can yoldaşı
Yıl bin dokuz yüz yetmiş dokuz
Mevsim hazan, aylardan kasım
Amca oğlu Hasan, ben, birde deli Kazım
İlk oyuncağımız belimizdeki silahımız
Sabun köpüğü gibi
Akıp giden zamanın ardından
Bize kalan yüzlerce hatıramız